top of page
Yazarın fotoğrafıMehmet ERDEM

SÜNNET VE HİKMET

HİKMET VE SÜNNET


“Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.” (Bakara Suresi, 269. ayet)


Hikmet hüküm kökünden olup bu kökün mânası “menetmek, engellemek”tir. Hikmet de sahibini yanılmak ve sapmaktan koruduğu için bu ismi almıştır. Atın ağzına vurulan ve onun yanlış yola girmesini engelleyen geme de –bu sebeple– “hakeme” denilmiştir.


Araplar hikmet kelimesini “içinde nefsi uyaran, iyiliği tavsiye eden, saadet ve bedbahtlıkla ilgili tecrübeleri aktaran, edep ve ahlakın özünü yansıtan sözler” anlamında kullanırlardı. Kur’an-ı Kerîm de bu kelimeyi “insanları eğitip olgunlaştıran, nefisleri ıslah eden peygamberlik, hidayet ve irşad” anlamlarında kullanmıştır. Hikmet ilk asırlarda yaşayan tefsircilerden İbn Abbas’a göre Kur’an bilgisi, Süddî’ye göre peygamberlik, Katâde’ye göre Kur’an’la ilgili doğru anlayış (fıkıh), Mücâhid’e göre sözde ve davranışta doğruyu yakalamak, daha başkalarına göre din üzerinde düşünmek, akıl yürütmek, ilâhî emir üzerinde düşünmek ve ona uymak, Allah’tan korkmaktır (İbn Atıyye, I, 364).


Râgıb el-İsfahânî ise hikmet terimini “ilim ve akılla gerçeği bulma” şeklinde tanımlamaktadır. Hikmet, Allah için kullanıldığında “eşyayı bilmek ve onu en sağlam ve kusursuz biçimde yaratmak”, insan için kullanıldığında “varlıkları bilip hayırlar işlemek” anlamına gelmektedir. Hüküm hikmetten daha geneldir. Zira her hikmet hükümdür, fakat her hüküm hikmet değildir. Hikmete “Kur’an tefsiri, Kur’an ilmi” ve “nübüvvet” karşılıkları da verilmiştir (el-Müfredât, “ḥkm” md.).

Kur’ân-ı Kerîm’de hikmet, on yerde kitap kelimesiyle beraber olmak üzere yirmi defa geçmektedir; ayrıca üç defa “mülk”, birer defa da “mev‘iza, hayır, ayet” kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır; “hikmetün bâliga” terkibi ise bizzat Kur’ân-ı Kerîm’i ifade eder. Bu kelimelerin hikmetle birlikte kullanılması, hikmetin hangi anlama delâlet ettiği hususunda çeşitli yorumlara yol açmıştır. Kur’an terminolojisine dair günümüze ulaşmış en eski metinlerden biri olan Mukātil b. Süleyman’ın (ö. 150/767) el-Vücûh ve’n-neẓâʾir adlı eserinde hikmetin beş “vech”i(anlamı) olduğu belirtilmektedir. 1. Kur’an’da emir ve nehiy kipleriyle geçen öğütler (meselâ bk. el-Bakara 2/231; Âl-i İmrân 3/48; en-Nisâ 4/113), 2. Anlayış (fehm) ve ilim anlamında hüküm (Meryem 19/12), 3. Nübüvvet (el-Bakara 2/251; en-Nisâ 4/54; Sâd 38/20), 4. Kur’an’ın tefsiri (el-Bakara 2/269), 5. Bizzat Kur’an (en-Nahl 16/125).


Hikmet kelimesinin hadislerde de Kur’an’daki anlamları doğrultusunda çeşitlilik arzettiği görülmektedir. “Hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır.” (İbn Mâce, “Zühd”, 15; Tirmizî, “ʿİlim”, 19) mealindeki hadis Müslümanların, işlerine yarayan bilgiyi ve doğru sözü kimden ve nereden geldiğine bakmaksızın alabileceklerine işaret etmiştir. “Şüphesiz bazı şiirler var ki hikmettir.” hadisi de (Buhârî, “Edeb”, 90; Tirmizî, “Edeb”, 69; İbn Mâce, “Edeb”, 41) genel olarak cahiliye dönemi şiirinde hikmet aranabileceğini belirtmesi bakımından dikkat çekicidir.


Kur’an’da peygamberlere hikmet verildiği ve bunu insanlara öğrettikleri/ öğretmekle görevlendirildikleri ifade edilir. Ayetlerdeki kullanımlarına bakarak genel anlamda hikmetin, Allah’ın bildirdiği vahyi yorumlama, onun doğrultusunda karar verme, hükümler çıkarma olduğunu görüyoruz. Hz. Muhammmed (s.a.v.) de diğer peygamberler gibi, kendisine verilen vahiy doğrultusunda ve ondan yola çıkarak kararlar vermiş, yorumlar yapmış ve hükümler çıkarmıştır. Bu, Allah’ın ona verdiği bir göreve ve yetkidir. “Allah, cahillik içinde şaşkın ve nereye gideceğini bilemeyen insanlar arasından bir peygamber seçmiştir. Peygamber de onlara ayetlerini okuyup mesajlarını iletmiş; temiz ve insanca bir hayatın nasıl yaşanacağını göstermiş; onlara kitabı ve hikmeti öğretmiştir. Kuşkusuz onlar daha önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler; çok açık bir şekilde yanlış yollara sapmışlardı.” (Cuma suresi, 2. ayet) Hz. Peygamber (s.a.v.) insanlara Allah’ın ayetlerini okuyarak onları arındırmaya çalışmış bunu da kitabı ve hikmeti öğreterek yapmıştır. Allah’ın kitabı olan Kur’an, peygamberin öğrettiği şekliyle korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Peygamberimizin uygulamaları, sözleri ve davranışları olan hikmet ise onu gören sahabelerin sonraki nesillere aktarması (rivayet) yoluyla bize ulaştırılmıştır.


Peygamberimizin hayatı, sözleri ve davranışları nesilden nesile aktarılırken ve yazıya geçirilirken elbette sorunlar oluşmuş, araya başkalarına ait sözler ve rivayetler, uydurmalar karışmıştır. İyi niyetle veya art niyetle değişiklikler yapılmıştır. Ancak bundan yola çıkarak hadisleri ve sünneti reddetmek, hikmeti reddetmektir.


Hadisleri ve rivayetleri derleme işi bir tür, olay yeri inceleme çalışması gibidir. Derleme işini yapanlar Peygamber hakkında duydukları, öğrendikleri her şeyi bir araya getirip onları çeşitli kiriterlere göre değerlendirmiş ve seçtiklerini bize aktarmışlardır. Daha sonraki dönemlerde yetişen uzmanlar bu malzemeyi yeniden ele almış ve değerlendirmişlerdir. Tüm bu çalışmalarda eksiklerin veya hataların olması hadisleri ve rivayetleri değersizleştirmez ve önemini azaltmaz. Hadisleri reddetmek ve dikkate almadan Kur’an’ı ve İslam’ı anlamaya çalışmak, olay yerindeki bulguları ve görgü şahitlerini dikkate almadan bir olayı masa başında çözmeye ve yorumlamaya benzer.


Kur’an bir defada inmediği gibi boşluğa da indirilmemiştir. Bir topluma indirilmiştir ve muhatapları vardır. Yirmi üç yılda ve bazı olaylarla ilgili olarak inmiştir. Kur’an’ı doğru anlamak için indiği dönemin olaylarını, muhataplarının ne anladığını, dilin o günkü kullanımını, Hz. Peygamber’in ve sahabilerin nasıl anlayıp yorumladıklarını ve nasıl yaşadıklarını vs. bilmek gerekir.


Kur’an ayetlerinin her biri evrensel mesajlar içerir ve tüm zamanlara hitap eder. Ancak her ayetin tarihsel bir yönü ve bağlamı da vardır. Kur’an’ı doğru anlamak bu iki yönünün birlikte ele alınmasını gerektirir.

40 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

KUR’AN MEALİ-ÇEVİRİ

Allah kelamı olan Kur’an-ı Kerim mu‘ciz bir kitaptır. Yani kendisini tam olarak anlamak ve anlatmaktan muhatabı âciz bırakan mûcizevî bir...

MUSİBETLER, İMTİHAN VE KULLUK

İnsanın başına gelen her şey Allah’ın takdiri iledir ve imtihanın bir parçasıdır. Rabbimiz bizi terbiye etmek, olgunlaştırmak ve sınamak...

HAYRET ETME YETENEĞİ VE İMAN

"Kimsin?" "Dünya nasıl meydana geldi?" Acaba tüm insanları ilgilendirmesi gereken şeyler var mıdır? Kim olurlarsa ve nerede yaşıyor...

留言


Yazı: Blog2_Post
bottom of page