top of page

BENİM ADIM SAM

Orijinal adı: I Am Sam

12 Temmuz 2002 / 2s 12dk / Dram

Yönetmen: Jessie Nelson

Oyuncular: Sean Penn, Dakota Fanning, Michelle Pfeiffer


Genzi yakan, içe dokunan bir baba kız hikâyesi hikâyesi; Sam Dawson'un zaman zaman ağlatan zaman zaman da güldüren sevgi dolu mücadelesi.

Sean Penn’in oyunculukta zirve yaptığı, dram türünün en iyi örneklerinden biri. Öyle ki, dram sevmeyenlerin bile izleyince beğeneceği bir film. Sade ama akıcı ilerleyişi ile sıkılmadan izlenebilecek bir yapım.

Sean Penn, otistik rolünü o kadar muhteşem oynuyor ki, her tür övgüyü hak ediyor. Özellikle gülüşleri muhteşem. Ancak küçüğünden büyüğüne tüm oyuncuların performansının harika olduğu nadir yapımlardan. Küçük Dakota, küçük yaşına rağmen büyük aktörlerle yarışacak bir iş çıkarmış.

Sevginin insanın beyninde değil de kalbinde olduğunu çok güzel anlatan film, iyi ebeveyn ve iyi insan olmanın zekâyla doğru orantılı olmadığını gösteriyor.

Temiz ve sımsıcak bir kalbi, tatlı bir gülüşü, yedi yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahip olan Sam Dawson, karısı tarafından terk edilmiş ve kızıyla birlikte yaşayan bir babadır. Bir Beatles hayranı olan Sam, kızının adını da grubun Lucy in the sky with diamonds şarkısından esinlenerek koyar. Tüm dünyası kızı ve arkadaşları olan Sam, tüm zihinsel engellerine rağmen iyi bir sosyal çevreye sahip mutlu bir adamdır.

Ancak kızı Lucy yedi yaşına geldiğinde sorunlar da başlar. Çünkü okula başlayan Lucy babasının diğer babalardan farklı ve “geri zekâlı” olduğunu fark eder ve bundan utanç duyar. Baba, sen farklısın. Sen diğer babalar gibi değilsin. Önemli değil baba. Önemli değil. Özür dileme. Ben çok şanslıyım, kimsenin babası parka gelmiyor…


Lucy'nin doğum günü partisinde bir sosyal güvenlik görevlisinin eve gelişiyle birlikte baba ve kızı için trajik bir olaylar zinciri başlar. İçi dolu olan ama duygularını ve düşüncelerinin kelimelere dökemeyen Sam, devlet tarafından alıkonan kızını geri alabilmek için azim dolu bir mücadele ortaya koyar.

Sam'in kızına duyduğu saf ve büyük sevgi; ailesi yüzünden sosyopat bir hayat yaşayan komşu Annie; Sam'in kendisi gibi zihinsel engelli arkadaşları; iyi bir kariyere ve sevgi hariç neredeyse her şeye sahip olan avukat Rita; çocuk sahibi olamayan koruyucu anne Randy… Bunların birleşimi filmi baştan aşağı bir duygu seline dönüştürüyor.

Sam’in sürekli doğruları söylemesinden rahatsız olan Rita’nın çok uğraşmasına rağmen Sam’e yalan söyletememesi gibi, zihinsel engellilerin dünyasının zekilerinkinden daha saf ve temiz olduğunu gösteren sahneler anlamlı olmuş. “Çabalıyorsun, çabalıyorsun, çabalıyorsun ama asla bir doğruya varamıyorsun. Bilmiyorsun çünkü sen mükemmel doğmuşsun bense işte böyle doğmuşum. Senin gibi insanlar bilemez. Senin gibi insanların incinmenin ne olduğunu bildiğini sanmıyorum; çünkü sizin duygularınız yok. Siz hiçbir şeyi hissedemiyorsunuz.”


Benim hayatım bunu düşünmekle geçti, bir insanın iyi bir ebeveyn olması neleri gerektirir? Devamlılık, sabır, dinlenmek istemek, dinlemiyor olsa bile dinliyormuş gibi yapmanı ister, sevgi. Bu özellikleri benimsiyorum. Elimden geldikçe benimsiyorum. Ben mükemmel ebeveyn değilim. Evet bazen unutuyorum, bazen yeterli sabrı gösteremiyorum. Onun daha küçük bir çocuk olduğunu unutuyorum. Ama birlikte hayatımız var. Ve birbirimizi seviyoruz. Bunu yok edersen şey olur. Şey…. Onarılmaz olur.


Filmin müzikleri de sahnelerle uyumlu ve filmi daha da duygusal kılıyor. Bu müziklerin birçoğu Beatles şarkılarının coverlarından oluşmakta.

Filmi kaç defa izlediğimi bilmiyorum ama her defasında beni etkiliyor. Hayata dair iyi bir şeyler almak istiyorsanız mutlaka izleyin derim.

226 görüntüleme
Yazı: Blog2_Post
bottom of page